18 Şubat 2008 Pazartesi

From Turkey Purple and Beyond ....Delii















Bu sene Mor ve Ötesi'nin Eurovision'a katılacağını duyduğumda neden "hayır hayıır" nidaları attım bilmiyorum. Ya da biliyorum ama en büyük sebebi ne onu ayrıştırabilmiş değilim. Birincisi Morları sevdiğim için iyi bir şarkı çıkartamazlarsa elalemin diline düşüceklerinden korktum. İkincisi Eurovision'u gereksiz buluyorum ve onların katılacak kadar önemsemesi sinirimi bozdu. Üçüncüsü haksız ve alakasız bir sürü eleştiriye de maruz kalacaklardı büyük ihtimalle.

Mor ve Ötesi'nin mesaj verme kaygısı çoğu kişiyi sinir eder ya beni hiç etmez. Şahnsen benim üstüme düşeni yapmadığımı düşündüğüm bir devirde birilerinin insanlara mesaj vermeye çalışması, dünyada birşeyler ters gidiyor demesi hoşuma gidiyor, ayrıca benim vicdanım rahatlıyor. İkincisi dedikleri şeylerin çoğunda da haklılar. Nükleer santraller kurulmasın diye de bas bas bağırdılar, savaş çıkmasın diye de. Eurovision'a katılacakları açıklandığında bazı kişiler "Iyy bunlar şimdi mesaj da verir tüm şarkılarında" dediler. Ben demedim, desinler tabi ama neden Eurovision'da?

Aylar geçti ve "Deli" adlı şarkı ortaya çıktı. Rahat bir oh çektiğimi söyleyebilirim. Güzel bir şarkı olmuş. Her Türkiye Eurovision şarkısı gibi de darbuka ve oyun havası içermiyor zorlama bi şekilde. Kerem Kabadayı da çok güzel davullar yazdığı için kendisine teşekkür ediyoruz.

Eurovision 2008'de Türkiye'nin şarkısı Deli'nin sözleri şöyle:

aranıyor sahibi ruhumun,
tam yerine mi düştüm?
direniyor faili tutkunun,
kızmış ve küçülmüş.

aranıyor sahibi ruhumun,
tam yerine mi düştüm?
direniyor, direniyor, direniyor...

beni büyütün, ağlatmayın,
sevginiz nerde, övündüğünüz?
beni büyütün, aldatmayın,
sahte düşlerle oyalamayın.

aranıyor sahibi ruhumun,
tam yerine mi düştüm?
direniyor faili tutkunun,
kızmış ve küçülmüş.

aranıyor sahibi ruhumun,
tam yerine mi düştüm?
direniyor, direniyor, direniyor...

beni büyütün, ağlatmayın,
sevginiz nerde, övündüğünüz?
beni büyütün, aldatmayın,
sahte düşlerle oyalamayın.

bir yarım akıllı, bir yarım deli
dört yanım akıllı, bir yanım deli
herkes akıllı, bir ben deli
bir ben deli, bir ben deli...

beni büyütün, ağlatmayın,
sevginiz nerde, övündüğünüz?
beni büyütün, aldatmayın,
sahte düşlerle oyalamayın.

If I Was a Flower Growing Wild and Free, All I'd Want is You to Be My Sweet Honey Bee

Belki de siz 16 yaşında hamile kalan genç bir kız olsaydınız kafayı yer, duvarları yumruklar, kontrolü elden kaybedip sokaklarda deli dana gibi koşturmaya başlardınız. Bu film öyle birini anlatan bir film değil. Yani "belki" gerçekçi olmadığı söyenebilir. Ama yine de çok güzel bir film Juno. Ellen Page iyi bir aktris, filmde en iyi oyunculuğu o çıkartıyor, ve gelecekte daha da güzel yapımlarda kendisini göreceğimiz havası yaratıyor.

Tamam, belki güzel filmlerde göremeyiz. Bu sanatçı kısmısının kariyerinin hangi noktasında nasıl saçmalayabileceği belli olmaz. Ancak, Ellen Page aklı başında biri gibi duruyor, ve kesin ben bu kanıya filmde canlandırdığı karakter yüzünden kapıldım. Demek ki rolle gerçek hayatı birbirine karıştırma becerisine sahibim. Hımmm aferin bana.


Birçok yerde Juno için "Bunu seven Little Miss Sunshine"ı da sevdi diyor. Ben Juno'yu sevdim. O yüzden bu yönlendirme dahilinde Little Miss Sunshine'ı da izleyeceğim. Onun hakkındaki görüşleri de yakında buradan tüm dünyaya duyururum artık.


Group Passiflora


Önce kimlik bilgilerini verelim:

Levent Altındağ: Flüt ve saksafon
Şenova Ülker: Trompet
Erdem Sökmen: Gitar
Serkan Özyılmaz: keyboard
Eylem Pelit: bass
Volkan Öktem: davul

Herbiri Türkiye'nin önde gelen müzisyenlerinden oluşan muhteşem bir grup Group Passiflora. Adlarını aldıkları Passiflora adlı ilaç gibi bir etkiyi ise benim bünyede göstermemekteler. Çünkü bütün bir performans boyunca bu adamlar nasıl bu kadar güzel çalıyor diye kriz geçirmekle meşgulum. Gözlerinizi 10 saniye bile ayırmaya kıyamayacağınız bir performans gösteriyorlar ve bu yüzden bin kere de olsa izlerim bu adamları diyorsunuz.

Levent Altındağ, Erdem Sökmen ve gruba yeni katılan Şenova Ülker yaşını başını almış, hoca kıvamında, müzik piyasasında uzun bir geçmişe sahip 3 sanatçı. Grubun diğer 3 üyesi olan Eylem Pelit, Volkan Öktem ve Serkan Özyılmaz ise daha gençler amma velakin sanmayın ki hocalarının yanında sönük ya da acemi kalıyorlar. Öyle anlar oluyor ki onlar kontrolü ele alıyor ve öne geçiyor. Zaten allah aşkına genç nesil diye bahsettiğim insanlarda koskoca Volkan Öktem mesela.. Volkan Öktem dahil diğerleri çoktan rüştünü ispatlamış ve aranan müzisyenler olmuş tipler. Group Passiflora'da hiçbir sanatçının diğerinin üzerinden üstünlüğü yok gibi gözüküyor. Sadece kendi ilgi alanınıza giren enstürmanı çalan şahsın içine daha çok düşmeniz mevcut.. Benim için Volkan Öktem'de gerçekleştiği gibi.

Group Passiflora Hayal Kahvesi'nde ve Nardis'te çıkıyor bu aralar bol bol.. Buaralar dediğim 2007 ve geldiğimiz kadarı ile 2008'den bahsediyorum. Kendilerini dinlemek isteyenler myspace sayfalarındaki duyuruları da takip edebilir, facebook gruplarından da bakabilir. Zaten artık bir grup için "nerede ne zaman nasıl"'ı öğrenmek çok kolay. Bu kolaylığı kullanın ve eğlenceli bir gece geçirin derim.

Yeni jazz dinlemeye başlayanlara ayrıyetten Group Passiflora'yı öneririm. Size ağır gelmeyecek ve sıkmayacaktır. Bu işin yenileri anlayacaktır ne demek istediğimi. Eğer caz klüb ortamları sizi şuana kadar boğduysa da mekan olarak Nardis değil de Hayal Kahvesi'nde dinlemenizi öneririm.

En son olarak myspace sayfası linkini vereyim. Hem grubu takip etme olanağı sağlar hem de performanslarından nacizane örnekler izleyip hayvan Volkan Öktem deme fırsatı yakalarsınız.. Kaçırmayın!

http://www.myspace.com/passifloraistanbul


10 Şubat 2008 Pazar

Gülmek İstiyorum Sayın Seyirciler

Penguen dergisi 31 Ocak Perşembe.. Seyit Ali Aral'ın İçli Köfte adlı köşesinden bir öneri (?)..

"Yavukluyla birbirinize birer küçük balon verin, ama o balonları kendi nefesinizle şişirin. Sevdalı nefeslerinizi birbirinize emanet edin. Bir gün hayat sizi boğduğunda, saldığınızda nefesleri havaya, aşkın nefesi ne dert bırakır ne tasa."

Özet geçelim: Şişirilmiş balonu çözüp havasını suratımıza üfürüyoruz, aşka geliyoruz.

Okudum ben bunu, en az komik karikatür okumuşum gibi kahkaha atasım geldi, gelin görün ki otobüsteydim atamadım. İçimde patladı. Penguen bir mizah dergisi olsa bile bunu yazan arkadaşın ciddi olduğunun ve gözlerinden kalpler fırlattığının farkındayım...Aman allahım! Kendisini en az Cosmopolitan dergisindeki şu tavsiyeyi veren yazar kadar tebrik ediyorum "Erkek arkadaşınıza tatlı bir süpriz yapın ve onun iç çamaşırı çekmecesindeki en sevdiğiniz boxerının içine gül yaprakları dökün. unutmayın ki erkekler de en az kadınlar kadar çiçekleri severler aslında."

Verdikleri tavsiyeler uygulanıyor mu diye takip etmiyorlarsa ben edebilirim. Ya da Güzin Abla olup herkese manyak tavsiyeler vermek istiyorum aşk hayatlarına heyecan katsınlar diye. Şu aşk doktoru niyetine antin kuntin tavsiye verenlerden olayım ben de, neyim eksik? Eğer kariyer planlarım istediğim gibi gitmezse bu yolu seçeceğimdir.

blogger templates 3 columns | Make Money Online